CHP ve Kemalist aydın kesimde anlaşılması güç bir DEM Parti kompleksi var! Herhangi bir şart ileri sürmeksizin, şartsız, koşulsuz ve hesapsız CHP ve CHP adayları desteklendiğinde, acayip bir komplekse girerek, kendilerinin DEM Parti ile uzaktan yakından bir alakalarının olmadığını kendilerini paralarcasına kanıtlamaya çalışırlar! Keza kendilerinin desteklenmesi onlarda acayip bir komplekse yol açıyor! 2019 seçimleri ve Mansur Yavaş’a gitmeye gerek kalmadan, en son genel seçimlere bakmak yeterlidir.

Yerel seçimler konusunda DEM Parti kendi adayı ile seçime gireceğini daha açıklamadan, malum komplekslerine bürünerek, DEM Parti-AKP anlaşmasından, yeni bir çözüm sürecine, Öcalan ile görüşmelerden, Demirtaş’ın serbest bırakılmasına vs. vs. bir sürü komplo teorisi ileri sürdüler!

“Efendim herkes herkes ile ittifak yapabilir, yan yana gelinebilir, ama AKP-DEM yanyana gelemez!” Aslında onlara göre DEM’in kimselerle yanyana gelmemesi gerekiyor da, malum, kazanabilmeleri için DEM seçmeninin desteğine ihtiyaçları var! Bunu da açıklamamaları, herhangi bir talepte bulunmamaları ve tamamen ölü taklidi yaparak desteklemeleri kaydıyla! Sadece bu kadar ile de sınırlı değil, desteği kendileri bile inkar edecek ve sövmekte beis görmeyecekler! DEM seçmeni de sözlü olarak da değil, kafasını sallayarak buna evet diyecek! Kafasını sallarken de kimseler görmeyecek!

DEM’in İstanbul’dan aday çıkartabileceği konuşulmaya başlanınca, CHP’li Kemalist aydın-yazar-çizerler hemen saydırmaya başladılar! Ancak yine de vitesi küçülterek sövüp saymaya başladılar. Aday çıkartılacağı kesinleşince de vites büyüterek yüksek sesle sövmeye başladılar. “Vay efendim DEM Parti’nin İstanbul’u kazanma şansı varmı ki İstanbul’dan aday çıkartıyor.” Bunu söylerlerken, Van’dan, Diyarbakır’dan, Urfa’dan, Konya’dan, Kayseri’den, Trabzon’dan vb.vb. yerlerden kendilerinin neden aday çıkarttıklarını asla ve asla sorgulamazlar! Oysa ki bu iller gibi, başka nice illerde tabela partisi bile değiller, ama yine de aday çıkartıyorlar!

Tabi, bunların tutarsızlığı bununla da sınırlı değil! Çok gerilere gitmeden, 14-28 Mayıs seçimlerine bakmakta fayda var. Bakalım CHP ve Kemalistler kimlere kaç milletvekili verdi ve bunlar şuan CHP ile nasıl bir ilişki içerisindeler:

CHP’den 9 vekil alan Saadet Partisi İstanbul’dan aday çıkardı

CHP’den 15 vekil alan Deva Partisi İstanbul’dan aday çıkardı.

CHP’den 10 vekil alan Gelecek Partisi İstanbul’da Saadet Partisini destekliyor.

CHP’den 3 vekil alan Demokrat Parti kendi adayını çıkardı.

CHP’nin sırtına binen İYİ parti İstanbul’dan aday çıkardı.

Bu kadar da değil, Saadet, Gelecek, DEVA, İYİP ve Demokrat Parti Genel Başkanları, Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olmaları durumunda Cumhurbaşkanı yardımcıları olacaklardı.

Bir de hükümetin CHP ve ortakları tarafından kurulması durumunda acaba bu partilere kaçar bakanlık verilecekti? Hangi kurumlar, hangi partilere peşkeş çekilecekti?

Kayıp Kızın Annesi : Dünya artık bir hapishane, ben de içindeyim Kayıp Kızın Annesi : Dünya artık bir hapishane, ben de içindeyim

Ama yok! CHP ve Kemalist aydın-yazar-çizerler bunlara tek kelime etmezler! İktidar ve ortağının tüm saldırılarının hedefi olan, partisi HDP’nin kapısına kilit vurmak için sabırsızlanan DEM Parti’nin herhangi bir şart ileri sürmeksizin verdiği desteği, kendisi vermiş gibi yaparak İstanbul’dan aday çıkartmasını “ihanet” ile eşdeğer görüyor ve bunun için neredeyse DEM Partililerin toplu kıyımını talep edecek!

Meselenin özüne gelmekte fayda var! Bu zihniyetin iki temel ‘düşman’ları var. Bunlar Kürtler ve İslami kesimdir. Her ne kadar zaman zaman yan yana gelmeler olsa da aslında aralarında uzlaşmaz çelişki var! İslami kesim ve yine AKP belli oranda tolare edilebilir, ancak Kürtlerin hiçbir şekilde tolere şansı yoktur! Bundan dolayı kimseler ile yan yana gelmemeleri, hatta siyasetten de uzak durmaları gerekiyor! Kendilerine verilen koşulsuz desteğe rağmen, Ümit Özdağ ile imzalanan gizli protokol bunun somut örneğidir. Ayrıca kimin, kime ihanet ettiğinin de belgesi niteliğindedir!

Bunlar, DEM’in İstanbul’dan aday çıkartmasını, yeni bir çözüm sürecine yorumluyor ve bundan dolayı sadece uykuları kaçmıyor, düpedüz kabuslar görüyolar! Bu zihniyet yüz yıldır savaşa, kana ve gözyaşına doyamadı! Bu zihniyet yüz yıllık çözümsüzlüğe doyamadı! Umarım ileri sürdükleri düşünceleri doğrudur ve sorunun barışçıl çözümü için kimi adımların hazırlığı yapılıyordur! Emin olun o zaman Türkiye’de siyaset anlam kazanır, O zaman siyasetçiler az da olsa itibar sahibi olur!

Gerisi havanda su dövmekten farksızdır…

Editör: İdris YILMAZ