1915 yılında yaşanan ve büyük bir trajediye dönüşen Ermeni olaylarına ilişkin açıklama yapa İHD Van Şubesi, “Bütün hukuki sonuçlarıyla birlikte suçu kabul edin” çağrısını yaptı.
AJANS65 TV - İnsan Hakları Derneği Van Şubesi 1915 yılında başlayan ve büyük bir trajediye dönüşen Ermeni meselesine ilişkin dernek bürolarında basın açıklaması düzenledi.
Düzenlenen basın açıklamasını İHD Van Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Yusuf Aydın okudu. Yaptığı açıklamada Aydın, bundan 109 yıl önce 24 Nisan 1915’de zamanın Osmanlı toplumunun sanat, edebiyat, düşünce ve kültür dünyasının en üretken temsilcilerinin de aralarında bulunduğu 220 İstanbullu Ermeninin gözaltına alındığını hatırlatarak, “Önce merkez cezaevi olarak kullanılan Mehterhane’ye yani bugün Türk İslam Eserleri Müzesi’nin bulunduğu Merkez Cezaevi’ne, ertesi gün Sarayburnu’na götürülerek orada kendilerini bekleyen bir gemiye bindirilip Haydarpaşa tren istasyonuna götürüldüler. Oradan da Anadolu’nun içlerine doğru yola çıkarıldılar. Bir grup Ayaş’a, bir grup Çankırı’ya götürüldü. Ayaş’a götürülen 70 kişiden 58’i, Çankırı’ya götürülen 150 kişiden 81’i öldürüldü” ifadelerini kullandı.
‘ERMENİ VARLIĞINA, BÜTÜN TARİHSEL, KÜLTÜREL, EKONOMİK VE SOSYAL DOKUSUYLA BİRLİKTE SON VERİLDİ’
Aydın şu açıklamalarda bulundu:
“Bu vahşet bununla sınırlı kalmadı. Dönemin yöneticileri olan İttihat ve Terakki Partisi ve onun tetikçi örgütü Teşkilat-ı Mahsusa aracılığı ve yerel halkın katılımıyla İzmit’ten Eskişehir’e, Kayseri’den Sivas’a, Erzurum’dan Van’a, tüm Anadolu’daki Ermeni varlığına, bütün tarihsel, kültürel, ekonomik ve sosyal dokusuyla birlikte son verildi.
Ermenilerin sadece canlarına kastedilmedi. Mallarına, mülklerine, paralarına, hatıralarına, tarihlerine el konuldu.
Bir uygarlık, binlerce yıllık anayurdundan tüm izleriyle birlikte silinip yok edildi.
Bu süreçte Kuzey Mezopotamya’nın en eski halklarından Süryaniler, Pontus ve Küçük Asya Rumları da soykırıma uğratıldı.
Daha da önemlisi T.C devleti dünyanın en başarılı ve en uzun süreli soykırım inkârını gerçek kıldı, kurumsallaştırdı ve en geniş tabana yaygınlaştırdı. İnkâr o kadar başarılı oldu ki, bugün Ermeniler kendi memleketlerinde soykırıma uğradıklarını anlatmak bir yana binlerce yıllık varlıklarını bile kanıtlamak zorunda bırakıldılar.
Türkiyeli Ermeniler bu inkâr ikliminde, inkârın hayatın her alanındaki taşıyıcıları ve sözcüleri ile birlikte yaşamak zorundayken, dünyanın dört bir yanındaki Ermeniler de ata topraklarından uzaklarda sürekli aile büyüklerinin anılarının incitilmesine katlanmak zorunda kalıyorlar.
Türkiye Cumhuriyet devleti, soykırımı inkâr etmekle kalmıyor, aksine 1915 soykırımını tartışmak isteyenleri de hukuken cezalandırma yoluna gidiyor. Özellikle soykırımla ilgili yapılmış açıklamalara 2018 yılından bu yana sürekli soruşturma ve dava açılıyor. Genel olarak söz konusu soruşturmalar takipsizlik kararıyla, açılan davalar beraat kararıyla sonuçlanmış olsa da son dönemde bu politikanın da değiştiğini görüyoruz.
Geçtiğimiz ay sonuçlanan bir davada, yargılanan kişilere, soykırım anması nedeniyle, Türk Ceza Kanunu 301. Maddeden cezalar verildi. İnsan Hakları Derneği, Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon üyeleri Eren Keskin ve Güllistan Yarkın aynı madde nedeniyle yargılanmaktalar. Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon olarak, 2021 tarihinde yaptığımız soykırım anma açıklamamız, cezalandırılmak isteniyor. Bunun da Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu düşünüyoruz.
Soykırımın inkârı, soykırımın sürdürülmesidir. İnkâra son verin. Bütün hukuki sonuçlarıyla birlikte suçu kabul edin. Ancak o zaman nehirlerden akan, vadilerde üst üste yığılan, uçurumlardan atılan, denizlerde boğulan mezarsız ölüler hak ettikleri gibi, haysiyetlerine uygun şekilde gömülmüş olacak. Ruhları huzura erecek.”(HABER MERKEZİ)