Diyadin’de siyanür ve arsenik maddeleri kullanılarak altın çıkartılmasına yönelik Van Çevder basın açıklaması düzenledi. Yapılan açıklamada, “Bölgemizde bulunan Diyadin Mollakara Altın Madeni Bölgenin ve kalkınmanın temeline Dinamitle donatılmış Nükleer bir bombadır” ifadelerine yer verildi.

AJANS65 TV - Erzincan’ın İliç İlçesi Çöpler köyünde bulunan maden ocağında yaşanan facia sonrası gözler Diyadin Mollakara Maden ocağına çevrildi. Ağrı’nın Diyadin ilçesinde bulunan Mollakara Maden ocağına ilişkin yazılı açıklama yapan Van Çevre, Tarihi Eserleri Koruma ve Geliştirme Derneği(Van ÇEVDER), “Bölgemizde bulunan Diyadin Mollakara Altın Madeni Bölgenin ve kalkınmanın temeline Dinamitle donatılmış Nükleer bir bombadır” açıklamasına yer verildi.

Ağrı’da düzenlenen basın açıklamasına Van Çevder üyesi Mehmet Nuri Taşdemir ve Ağrı İnsan Hakları(İHD) üyeleri katıldı.

Hazırlanan basın metnini Çevder üyesi ve Ağrı İHD İl Başkanı Cengiz Oruç okudu. Oruç yaptığı açıklamada, “Diyadin Mollakara Madeni Fırat Nehrinin kolu olan Murat nehrinin doğduğu Tendürek Dağı eteklerinde çıkıp 722 km yol kat edip Fırat’a ulaşmaktadır. Yine bu Bölge Tarım ve Hayvancılığı ile yoğunlaşmış yaylacılık ve meraları ile Hayvancılık için rantabilitesi yüksek ve değerli bir bölgedir” ifadelerine yer verdi.

‘FAALİYET HALKA VE DOĞAYA ZARARLIDIR’

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Koza Altın Madenciliğin buradaki faaliyetleri bölge halkının zararına olup, bölgenin talan ve tahrip olması demektir. Bu maden ocağının siyanür ile altın ayrıştırması zehirin Doğuanadolu (Kürdistan) coğrafyasını etkilediği gibi komşu Irak ve Suriye’de ki tabiatı ve doğasını da etkileyecek bir insanlık suçudur.

Ahmet Türk'ten Kayyım ile İlgili İlk Açıklama Ahmet Türk'ten Kayyım ile İlgili İlk Açıklama

Bu maden ocağı bilinen maden ocaklarından kat be kat zararlı ve doğa tabiat düşmanı bir katliamdır. Siyanür ile altın ayrıştırma işlemi sırasında  doğaya bırakılacak gözle görünür zehir oranı %10 civarındadır. Maden ocağında işlem ve kazı esnasında Havaya ve Doğaya Siyanürle birlikte Arsenik, Antimon, Cıva, Nikel, Krom ve kurşun gibi ağır madenlerde zehir saçacaktır.

          Arsenik-Cilt Kanseri,

          Cıva-Sinir sitemi, Böbrek sistemi,

          Nikel-Akciğer ve Solunum Yolları Kanseri,

          Antimon-Akciğer, Kalp, İshal, Kusma ve Mide Ülseri,

          Krom-Kanserojen bir maden olup, cilt zatürre ve doğum sıkıntıları,

          Kurşun-Karın ağrısı, Kusma, İshal, Koma kasılmalarına yol açmaktadır.

‘GAYRİMENKULLER YÜKSEK FİYATA ALINARAK KAOS ORTAMI YARATILDI’

Mevcut şirket bölgedeki taşınmaz ve gayrimenkulleri yüksek fiyatlara alarak bölgede bir kaos ortamı yaratmış, insanlara aş ve iş sözleri ile halkın geleceğini karartmıştır. Oysaki bölgede birçok endemik bitki yetişmekte olup, bu bitkiler tehdit altında yok olacaklardır. Yine bu bölge yayları ile meşhur Tendürek ve Aladağlardaki hayvancılığı bitirecektir. Bölgenin yapısında bulunan termal su kaynakları ile doğa, patlayıcılar ile tahribattan etkilenecek olup, mevcut termal yataklarını yok edecektir. Kaplıca turizmi büyük bir sekteye uğrayacaktır. Termallere bağlı Türkiye’nin en büyük Diyadin Tarıma Dayalı İhtisas Sera Organize Sanayi Bölgesinde üretilen domatesler ve diğer ürünler sekteye uğrayacaktır.

‘1 TON CEVHER İÇİN YARIM KİLO SİYANÜR KULLANILACAK’

Bu maden ocağında 11 milyon ton cevher işlenecektir. Bir ton cevher için yarım kilo siyanür kullanılacaktır. Bu da 5.500 (Beş Bin Beş Yüz) ton siyanür demektir. Burada görünen zehir havaya karışan diğer ağır metanlardaki zehire göre yaklaşık olarak doksan kat daha fazladır. Siyanür zehrinde ayrıca kostik-kireç hidroklorik asit ve kezzap ilave edilecek olup, bölge adeta cehenneme çevrilecektir.

Tendürek bölgesi sönmemiş bir volkan olup, her an patlayabilir veya deprem ve toprak kaymasına müsait bir yapıdadır. Rakımın yüksek oluşu böyle bir felakette, önü alınmaz zayiatlar oluşturacaktır.

‘YENİ BİR İLİÇ KATLİAMI YAŞANMAMASI İÇİN…’

Yeni bir İliç katliamı yaşanmaması için devletin bu maden ocağı işletme kararını gözden geçirmeye davet ediyoruz. Burada kazanan para babaları, dış şirketler olup, bölgenin yararına katkı sağlayamazlar. Oysa bölgedeki kaynaklar tarım, sera, termal turizm için kullanılırsa rantabilitesi yüksek olacaktır. Halkın gelir seviyesi, yaşam kalitesi yüksek olabileceği gibi doğudan batıya göçüde önlemiş olur.  Maden ocağının 10-15 yıllık bir sürede tahrip edeceği doğa 300 yılda toparlanamaz. Tahrip edilen alan 300 yıl zehir yayacaktır. Şirketin devlete ödeyeceği vergi devede kulak olup, bu bölgede yaşamı etkileyecek maden ocağı yılda 300 ile 500 kişiye sağlayacağı istihdam yıllar boyu hastalıklı-kanserli bir toplum yaratacaktır. Maden işletmesinin yaptırmış, hazırlamış olduğu ÇED raporu gerçeği yansıtmadığı, bu madenin faaliyete geçmesiyle başta içme sularımız ve Fıratın zengin kolu olan Murat Nehrini, dağlarımızı, toprağımızı, tarım ve hayvancılığımızı ve insan yaşamımızı, bitikler, böcekler zarar göreceği gibi bölgenin ekonomik kaynakları olan tarım ve hayvancılık bitmiş engellenmiş olacaktır. Tüm bu saydıklarımızın önüne geçilmesi için devlet bu kararı gözden geçirmeli, bu şirkete bu halk heba edilmemeli ve bu nedenle maden ocağının, henüz işin başında iken doğa tahrip edilmeden, insanlar hasta olmadan, çevre kirlenmeden maden ocağının faaliyetleri durdurulmalıdır.

Bu halk; Şirketten ve sermayeden daha önemlidir.

Bizler insan hakları savunucuları, çevreciler ve doğa savunucuları olarak doğanın ve insanlığın katledilmesine ve talan edilmesine sessiz kalmayacağımızı ve konuyu yargıya taşıyıp takipçisi olacağımızı belirtiyoruz.” (HABER MERKEZİ)